15 Ocak 2009 Perşembe

Bodrum Bodrum...

Bodrum'da Cengiz Genç isimli vatandaş daha önce aralarında husumet bulunan iki polis tarafından dövülüp bacağının kırıldığını iddia etti. Emniyet Müdürü: Gözaltına alınırken ayağını polis otosuna çarpmış

Yaşar ANTER

MUĞLA - Bodrum ilçesinde, eğlenmeye gittiği bardan çıkışta, önceden aralarında anlaşmazlık bulunduğunu öne sürdüğü iki sivil polis memuru tarafından copla dövüldüğünü ileri süren ve sol bacağında kırık tespit edilen yat kaptanı 33 yaşındaki Cengiz Genç, ‘polise mukavemet’ suçundan gözaltına alındı. İlçe Emniyet Müdürü Niyazi Turgay, Genç'in yaşanan arbedede sırasında bacağını polis otosuna çarptığını iddia etti. Bacağı alçıya alındıktan sonra hakim karşısına çıkan kaptan Genç, 2 bin 500 YTL kefaletle adli kontrollü olarak serbest bırakılırken, birinin burnu kırılan, diğerinin bacaklarında çürükler saptanan iki polis memuru hakkında da soruşturma başlatıldı.

Bodrum'da sabaha karşı, eğlenmeye gittiği bardan çıkışı sırasında, daha önce aralarında anlaşmazlık bulunduğunu öne sürdüğü sivil polis memurları O.G. ve E.K. tarafından zorla gözaltına alınarak İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüğünü savunan yat kaptanı Cengiz Genç, copla sol bacağının kırıldığını da iddia etti. Sol bacağındaki kırık hastane raporuyla netleşen Genç ile burnunda kırık tespit edilen polis memuru E.K. ve bacaklarında çürük saptanan O.G. karşılıklı olarak birbirlerinden şikayetçi oldu. Olayın ardından Bodrum Devlet Hastanesi'nde tedaviye alınan kaptan Genç, bacağı alçıya alındıktan sonra hakim karşısına çıktı. Hakkında ‘Polise mukavemet’ suçundan işlem yapılan Genç, 2 bin 500 YTL kefalet ve adli kontrollü olarak serbest bırakıldı. İki sivil polis memuru hakkında da soruşturma başlatıldığı öğrenildi.

-BANA HAKARET ETTİLER-

Evinde dinlenen kaptan Cengiz Genç, polis memurları hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu belirtirken, olayı şöyle anlattı: “Bu iki polis memuru daha önce de beni gözaltına almıştı. Hakkımda ‘polise mukavemet’ suçlamasıyla dava açılmıştı. Ancak beraatle sonuçlandı. Önceki akşam tekrar karşılaştığımızda yine bana hakaret etmeye başladılar. Ben de elimdeki, beraat kararını göstermek istedim. Kağıdı alıp yırtarak beni karga tulumba gözaltına aldılar. Suçum olmadığını, arkadaşlarımla bara gelerek eğlenmekten başka bir niyetim olmadığını söylememe rağmen bileklerime kelepçe takıp sürükleyerek arabaya bindirip İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürdüler. Götürürken telsizden ‘Asayişi boşaltın’ dediklerini duydum. Asayişe götürdüklerinde ellerindeki coplarla vücudumun çeşitli yerlerine vurdular. Sol bacağıma copla vurup kırdılar. Daha sonra hastaneye götürdüler ve alçıya alındı. Yaklaşık 7 saat sonra alçılı ayak ile çıktığım mahkemede polisler benden davacı oldukları için 2500 YTL kefaletle ve adli kontrollü olarak serbest kalabildim.”

Kaynak: Radikal Gazetesi

Akli dengesi bozuk kişi polis dayağıyla öldü iddiası

ZONGULDAK’ta, krize girerek komşularının kapılarını tekmeleyip, çevresine zarar veren akli dengesi bozuk 34 yaşındaki Erdal Keloğlu’nun, götürüldüğü karakolun önünde içeriye girmemekte direnip, polise küfür ettiği gerekçesiyle dövülüp, kafasına copla vurularak öldürüldüğü iddia edildi. 5- 6 polisin, karakolun önünde ağabeyine saldırdığını öne süren 30 yaşındaki Murat Keloğlu, “Polisler ağabeyime gözlerimin önünde tekme tokat vurmaya başladı. Biber gazı sıktılar. En son copla kafasına vurdular. Hastaneye gittiğinde ölmüştü” dedi. İl Emniyet Müdürü Atilla Çınar, Cumhuriyet Savcısı’nın olaya el koyduğunu, kendilerinin bilgi veremeyeceğini söyledi.
Çaydamar Mahallesi Devrek Caddesi’nde ailesiyle oturan ve 12 yıldır psikolojik tedavi gördüğü belirtilen evli 2 çocuk babası Erdal Keloğlu, dün öğle saatlerinde krize girerek çevresine saldırmaya başladı. Komşularının ihbarı üzerine eve gelen polis, Keloğlu’nu hastaneye götürdü. Polis, sakinleştirici iğne yapılan Keloğlu’nu yeniden evine bıraktı. Saat 24.00 sıralarında yeniden rahatsızlanan Keloğlu, komşularının evlerinin kapısını tekmeleyerek taşkınlık çıkardı. Komşularının ihbarı üzerine yeniden eve gelen polis, ailesine Erdal Keloğlu’nu karakola getirmesini istedi.

TEKME TOKAT VE COPLA VURDULAR
Kardeşi Murat Keloğlu, 4 arkadaşı ile birlikte ağabeyini kendi otomobiline bindirip, öndeki polis ekiplerini takip ederek Soğuksu Polis Merkezi’ne götürdü. Polis, alkollü de olduğu öğrenilen Erdal Keloğlu’nu karakola sokmak istedi. Ancak polise direnen Erdal Keloğlu küfür de edince, iddiaya göre polisler tekme tokat dövmeye başladıkları Keloğlu’na biber gazı sıkıp, başına copla vurdu. Bu sırada yere yığılan Keloğlu, yerde hareketsiz kalınca ambulansla hastaneye kaldırıldı. Hastanede yapılan muayenede Keloğlu’nun ölmüş olduğu anlaşıldı.

‘AĞABEYİMİ POLİSLER ÖLDÜRDÜ’
Cumhuriyet Savcısı olayla ilgili soruşturma başlatırken, Murat Keloğlu, ağabeyinin gözlerinin önünde polisler tarafından öldürüldüğünü öne sürdü. Ağabeyi ile aynı sokakta oturduklarını, gece krize girerek saldırganlaştığını belirten Murat Keloğlu şu iddialarda bulundu:
“Benim kapımın kilidini kırdı. Başka bir komşumuzun da kapısını tekmelemiş. Biz de polise haber verdik. 2 tane ekip geldi. Bize, ‘biz bunu evden alamayız, siz dışarıya çıkarın’ dediler. Ben de 4 arkadaşım ile birlikte kendi aracıma bindirerek karakola götürdüm. Polisler ağabeyimi içeriye sokmak istedi. Alkollü olan ağabeyim de polise direndi ve küfür etti. Bunun üzerine 5- 6 polis ağabeyimin üzerine çullandı. Biber gazı sıktılar. Copla kafasına vurdular. Sonra yere yığıldı zaten. Bir polis ayağı ile kafasının üzerine bastırdı. Hareketsiz kalınca hastaneye götürdüler, ama ölmüştü.”

Kaynak: Radikal Gazetesi

11 Ocak 2009 Pazar

Dur ihtarı

Ambulansı polis çevirdi, kalp krizi geçiren kadın öldü

EDİRNE'de sabah saatlerinde marketten ekmek alan ve evine dönerken yolda kalp krizi geçirerek yere yığılan 74 yaşındaki Nermin Geniş'e müdahale etmek için olay yerine siren çalarak giden 112 Acil Servis'e ait ambulans polis ekipleri tarafından kural ihlali yaptığı gerekçesiyle durduruldu. Acil vakaya gittiğini söyleyen sağlık personeline inanmayan polis ekipleri sürücünün ve ambulansın evraklarını kontrol etmek isteyince, yaşlı kadın yaşamını yitirdi.

Olay, bugün saat 09.00 sıralarında Eski İstanbul Caddesi Tekke Bayırı sokak üzerinde meydana geldi. Evde eşi İlhan Geniş'in uyuduğu sırada cadde üzerindeki marketten ekmek alan Nermin Geniş, evine dömek istediği sırada çıktığı yokuşta kalp krizi geçirerek yere yığıldı. Bunun üzerine çevredeki vatandaşlar hemen 155 polis imdat hattını arayarak yardım istedi. Bunun üzerine polis haber merkezi telsiz aracılıği ile 112 Acil Servis merkezine ulaştı ve olay yerine ambulans istedi.

AMBULANSI POLİS DURDURDU

İhbarın hemen ardından içinde şoför, doktor ve sağlık memurunun bulunduğu 22 EA 613 plakalı ambulans siren çalarak Sarıcapaşa Mahallesi'ne bağlı Çukur Çeşme Sokak üzerindeki merkezlerinden olay yerine hareket etti. Ancak bu sırada Talatpaşa caddesi üzerinde görevli bir trafik ekibi ambulansı durdurdu ve sürücüsünün aşağıya inmesini istedi. Polis ekibine acil vakaya gittiklerini söyleyen sağlık ekiplerine inanmayan trafik polisi ise iddiaya göre, "Her zaman siren çalarak buradan gidiyorsunuz. Vakaya gittiğinize inanmıyorum. Evraklarınızı kontrol edeceğim" dedi. Bu sırada Ambulansın içinde bekleyen doktor ise telsizle 112 Acil Servis merkezine durumu bildirdi ve olay yerine başka bir ambulansın sevk edilmesini istedi.

BAŞKA AMBULANS GÖNDERİLDİ AMA KADIN ÖLDÜ

Bunun üzerine Binevler mevkiinde bulunan başka bir ambulans olay yerine gönderildi. Ancak aradan geçen yaklaşık 20 dakikalık süre içinde Nermin Geniş yaşamını yitirdi. Yaşlı kadının cesedi Edirne Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Polisin durdurduğu ambulans ise vakaya gittiği tespit edilince yolan devam etmesine izin verildi. Nermin Geniş, ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından Buçuktepe Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Kaynak: Vatan Gazetesi

6 Kasım 2008 Perşembe

Canımız Kime "Emanet"?

Polisler nezarethanede grup seks yaptı

ANTALYA Emniyet Müdürlüğü'nde görevli 2 polis, fuhuşta yakalayıp gözaltına aldıkları kadınla emniyet nezarethanesinde grup seks yaparken MOBESE kameraraları tarafından görüntülendi.


Nezarethaneye baskın yapan nöbetçi müdür, polis memurları İ.T. ve M.A.'yı grup sekste suçüstü yakaladı.

Olay geçen pazar gecesi meydana geldi. Antalya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Ahlak Bürosu ekiplerinin kentin Koınyaaltı semtinde bir pansiyona yaptığı baskında, fuhuşta yakalanan bir Türk kadın, gözaltına alındı. Sanayi Mahalesi'ndeki Asayiş Şube Müdürlüğü'ne getirilen kadın, işlemlerin tamamlanıp ertesi gün adliyeye sevkedilmek üzere 4 katlı binanın zemin katında bulunan Gözaltı Bürosu'nda nezarethaneye konuldu.

GRUP SEKSTE SUÇÜSTÜ

Aynı akşam burada nöbetçi olan 7 polisten İ.T. ve M.A., nezarethaneye girerek fuhuşta yakalanan kadına para teklif edip cinsel ilişkiye girdi. Polisler ayrıca kadınla üçlü grup seks yapmaktan da çekinmedi.

Nezarethanedeki kameraların sadece binadan izlendiğini, pazar günü de müdürün olmadığını ve kimsenin görmediğini düşünerek rahat hareket eden polislerin grup seksi, kemarelar MOBESE sistemine bağlı olduğu için Emniyet Müdürlüğü Haber Merkezi'nde saniye saniye izlenip kaydedildi.

Merkezde görevli polislerin durumu hemen amirlerine bildirmeleri üzerine Nöbetçi Emniyet Müdürü nezarethaneye baskın yaptı. Müdür, polisler İ.T. ve M.A. ile kimliği açıklanmayan kadını grup seks yaparken suçüstü yakaladı.

Nezarethanede grup seks olayıyla ilgili soruşturma açılırken, polis memurları İ.T. ve M.A. açığa alındı. Ayrıca bölümde görevli 5 polis memuru hakkında da soruşturma açılarak savunmaları alındı.

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10300967.asp?gid=229








Polis memuruna fuhuş gözaltısı

Samsun'da bir saunada fuhuş yapıldığı iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında, sauna sorumlusu ve eşi ile Giresun'da görev yapan bir polis memurunun da aralarında bulunduğu 6 kişi gözaltına alındı.

Edinilen Bilgiye göre, bir ihbarı değerlendiren Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube ekipleri, Pazar Mahallesi'ndeki bir iş hanında faaliyet gösteren ve fuhuş yapıldığı iddia edilen bir saunayla ilgili çalışma başlattı.

Çalışmalar sonucunda saunada müdür olarak görev yaptığı bildirilen sorumlu M.T. ile eşi Z.T, daha önce Samsun'da görev yapan ve halen Giresun Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevli olduğu belirtilen polis memuru H.U, iş yeri çalışanları H.Ç ve E.A. ile Ankara'da benzer işle faaliyet gösteren ve Samsun'daki saunaya kadın temin ettiği öne sürülen B.Y. gözaltına alındı.

Olayla ilgili soruşturmanın devam ettiğini bildiren yetkililer, ''Buhar'' kod adı verilen operasyonun yaklaşık 6 aylık takip sonucunda gerçekleştiğini açıkladılar.

Gözaltına alınan kişiler hakkında, ''Örgüt kurma suretiyle fuhuş yaptırma, fuhşa yer temin etme ve fuhşa aracılık yapma ve bu suçlara iştirak etme'' gibi iddialarla yasal işlem yapılacağı kaydedildi.

Kaynak: haber7

21 Ekim 2008 Salı

Yine işkence...

Beyoğlu'nda, tutuklama kararı çıkan bir genç, cezaevine götürüldüğü sırada polis otomobilinden kaçtı. İddilara göre polis 5 arkadaşına ağır işkence yaptı.

Kaçan şahsın gidebileceği yerlere yapılan baskında gözaltına alınan 5 kişi, olay yerinde ve emniyette işkence gördüklerini iddia etti. Vücutlarında kırık, çatlak, dikişler ve çok sayıda ezikler bulunan 5 genç, Beyoğlu Adliyesi'ne giderek, polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Adliye çıkışında başlarından geçen olayları anlatan gençler, kaçan şahsı soran polislerin sorgusuz sualsiz kendilerini gözaltına aldıklarını, olay yerinde ve emniyette kafalarına sopalarla vurulduğunu, bayıldıktan sonra ıslatılarak işkence gördüklerini öne sürdü.

Edinilen bilgiye göre olay, 5 gencin Beyoğlu Adliyesi'ne giderek suç duyurusunda bulunmasıyla ortaya çıktı. İddialara göre olay şöyle gelişti; 'silahla yaralama' olayından yargılanan ve tutuklama kararı çıkan Ç.K. (19), cezaevine götürüldüğü sırada polis otomobilinden atlayarak kaçtı. Polislerin tüm aramasına rağmen Ç.K. izini kaybettirdi. Hemen harekete geçen polis, Ç.K.'nın gidebileceği yerlere baskın düzenledi. Ç.K.'nın arkadaşlarının bulunduğu parka gelen sivil polisler, parkta bulunan gençleri sorgulamaya başladı. Gençlerden M.R.G. (24), E.K. (21) ve H.G. (18) polis tarafından gözaltına alınarak emniyete götürüldü. Aynı saatlerde başka bir adrese giden polis, C.Y. (32) ve İ.Ş.K.'yi (32) gözaltına aldı. Polise mukavemette bulunmaktan haklarında işlem yapılan İ.Ş.K., E.K. ve C.Y. adliyeye sevk edildi. Gençler adliyeden tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Hafta sonunun araya girmesiyle Pazartesi günü adliyeye gelen 5 kişi, kendilerine işkence yapıldığı iddiasıyla polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Savcılığa verdikleri suç duyurusunda gençler, polisten kaçan şahısla bir ilgilerinin olmadığı halde sivil polislerin kendilerini gözaltına aldıklarını ve emniyette işkenceye tabii tutulduklarını öne sürdü. "Bizi feci şekilde dövdüler, eğer şikayetçi olursak daha önce bir suça karışmış bir silahı ve çeşitli miktarda uyuşturucuyu üzerimize yıkacaklarını söylediler. Ayrıca bize küfür ettiler, aşağıladılar. Her türlü kötü muameleyi yaptılar. Oysa kaçan kişiyle bizim bir ilgimiz yoktur." denilen dilekçenin son bölümde kendilerine kötü muamele yapan memurların tespit edilmesini ve haklarında "darp, şiddet , kötü muamele ve işkence" suçlarından yasal işlem yapılmasını istedi.

Adliye çıkışında gençler başlarından geçen olayı anlattı. Gözaltına alınan gençlerden E.K., olayın geçtiğimiz Cuma akşamı meydana geldiğini söyledi. Yüzü ve gözleri mosmor halde olan E.K., bir arkadaşlarının polislerin elinden kaçmasının kendilerini bu hale soktuğunu ifade etti. Parkta otururken polislerin geldiğini ve kaçan şahsın nerede olduğunu sorduklarını kaydeden E.K., "Biz polislere 'bilmiyoruz' dedik. Küfür ettiler, biz de ayağa kalkınca bir anda 'ne kadar dayanıklı olduğumuza bakacaklarını' söylediler. Bizi ters kelepçelediler. Bir dünya dayak yedik. Ezinti yaptılar, işkence yaptılar. Boynumuza bastılar, demirle dövdüler. Bunları parkın içinde yaptılar. Sonra emniyete götürdüler. Emniyette de devam ettiler. Kaçan şahsın bizimle bir ilgisi yok, suçu da bizi ilgilendirmez. Onlar kaçırmış, bizi ne bağlar? Kendi suçlarını bizden çıkardılar. Boynumuza ipler bağladılar. Hiçbirinden korkumuz yok. Anadan doğma soydular." şeklinde konuştu.

32 yaşındaki C.K. ise, gözaltına alındıktan sonra getirildikleri Araştırma Büro Amirliği'nde İ.Ş.K. ile birlikte polislerin kendilerini soyduğunu öne sürdü. C.K. sonrasını ise şöyle anlattı; "Gelen giden tekme attı. Görmesinler diye de suratımızı tutuyorlardı. Ömer Hayyam Caddesi'nde, evimizin önünde gözaltına aldılar bizi. Ekip otomobiline bindirirken yumruk attılar, içeri aldılar. Sonra araştırmaya götürdüler. İri yarı 2 kişi geldi ve vurmaya başladı. Çağdaş'ı sordular. 'Ben akranı değilim, tanımıyorum' dedim. Benim boynuma ip bağladılar." O sırada söze giren İ.Ş.K. ise emniyette polislerin kendilerini soyduğunu belirterek, "Islattılar bizi, kafamdan aşağı su döktüler. Kafamı duvarlara vurdular. Bayılmıştım, sonra su serptiler uyandım. Yine devam ettiler." şeklinde konuştu.

Parkta gözaltına alınan H.G. da, "Gözümüzün önünde abimize vurmaya başladılar. 'Abi ne oluyor' demeye kalmadan bize de vurmaya başladılar." dedi. Yedikleri dayağın etkisiyle yere yıkıldıklarını iddia eden H.G., "Yerde sopa ve demirlerle vurdular bize. İşkence yaptılar. Kolum çatladı.

Emniyete götürdüler orada da devam ettiler. Bayılınca su serpip yeniden devam ettiler." şeklinde konuştu. Adliye önünde yaralarını gösteren H.G. bir kolunun çatladığını, diğer kolunda ise 3 dikiş olduğunu söyledi.
Adliyeden en son çıkan M.R.G.'nin ise diğerlerine göre durumunun kötü olduğu gözlendi. Sağ orta parmağı kırık, kafasında 10 dikiş ve vücudunda ezikler ve morluklar bulunan M.R.G., suçsuz yere dayak yediklerini söyledi. Polis teşkilatını eleştiren M.R.G. sözlerini şöyle sürdürdü: "Türk polisinin kanunları böyle. Utansınlar, bizi bu hale getirdiler. Kafamızı görün. 10 tane dikiş var kafamda. Sopalarla dövdüler, parmağım kırıldı. Sopa darbelerinden kendimi savunurken kollarım ezildi. Çok ağrıyor. Görsünler utansınlar, ne hale getirdiler bizi. Yumruk izleri duruyor hala."
Haklarını sonuna kadar arayacaklarını söyleyen gençler, yargıdan bir sonuç alamazlarsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracaklarını belirtti.


Kaynak: Haber 7


Gözaltında bir ölüm daha...

İstanbul’da hırsızlık suçlamasıyla gözaltına alınan Tornacı Ahmet Laçin’in karakolda polisler tarafından dövülerek hastanelik olduğu, daha sonra da hayatını kaybettiği iddia edildi

Bağcılar’da, 1,5 yaşında bir çocuk babası tornacı Ahmet Laçin’nin (30) hırsızlık suçlamasıyla gözaltına alındığı Bağcılar Polis Merkezi’nde dayak yiyerek hastanelik olduğu ve daha sonra da hayatını kaybettiği iddia edildi.

Laçin, 12 Ekim 2008’de hırsızlık suçlamasıyla gözaltına alınarak polis merkezine götürüldü. Birlikte yaşadığı Tuğba Poyraz’ın iddiasına göre, olaydan bir gün sonra iki sivil polis eve gelerek eşinin polis merkezinde olduğunu söyledi. Hürriyet’in haberine göre hemen polis merkezine gittiğini ifade eden Tuğba Poyraz, "Kocam karakolda sargı bezleri içinde baygın şekilde yatıyordu. Sol omuzunda morluk ve başında şişlik vardı. Kayınbiraderimle birlikte eşimi hemen bir taksiyle Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdük. Yoğun bakıma alan eşimin beyin ölümünün gerçekleştiğini söylediler. Bir hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra da hayatını kaybetti. Doktorlar eşimin beyin kanaması sonucu öldüğünü söyledi" dedi. Tuğba Poyraz, eşinin polis merkezinde yaralı iken neden hastaneye götürülmediğinin cevabını kimsenin vermediğini söyleyerek, "Suçlu bile olsa o halde hastaneye götürülmesi gerekmez mi? Polis merkezinde dövüldü o yüzden hastaneye götürülmedi. O gün nöbetçi olan tüm polislerden davacıyım. 1.5 yaşındaki kızım Sıla’yla ortada kaldık. Bunun hesabını kim verecek" dedi. Polis yetkilileri ise hırsızlık ihbarı üzerine olay yerine giden ekiplerin kaçarken düşerek yaralanan Ahmet Laçin’i ambulansla hastaneye kaldırıldığını söyledi.

Kaynak: Radikal Gazetesi



15 Ekim 2008 Çarşamba

Her an her şey olabilir...

Polis memuru, komiseri bacağından vurdu


ŞANLIURFA'nın Hilvan İlçesi'nde Emniyet Müdürlüğü binasında, bayram sabahı montla nöbet tutulması nedeniyle çıkan tartışmada, polis memuru Servet Çetin, komiser Bünyamin Kayraklı'yı MP- 5 otomatik tabancayla bacağından vurdu.
Olay, Hilvan İlçe Emniyet Müdürlüğü binasında saat 09.00 sıralarında meydana geldi. İddiaya göre, müdürlük binası önünde polis memuru Servet Çetin, havanın soğuk olması yüzünden mont giyerek nöbet tutmaya başladı. Resmi otomobille gelen komiser Bünyamin Kayraklı, aracın içinden bayram nedeniyle resmi tören yapılacağını belirterek, Çetin'den montunu çıkarmasını istedi. Ancak Çetin'in, havanın çok soğuk ve yağışlı olduğunu söyleyip, çıkarmak istememesi üzerine komiserle polis arasında tartışma çıktı. Kısa sürede tartışma büyüyünce nöbetçi polis memuru Servet Çetin, nöbet sırasında kullandığı MP 5 marka tabancayla polis otosundaki komiser Bünyamin Kayraklı'ya 3 el ateş açtı. Silah sesi üzerine olay yerine gelen diğer meslektaşlarının ikna edip, silahı bıraktırdığı polis memuru Çetin, gözaltına alındı. 3 kurşunla bacağından yaralanan komiser Kayraklı, olay yerine çağrılan ambulansla Şanlıurfa Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Acil serviste ilk müdahalesi yapılan Kayraklı, ameliyata alındı.
Polis memurları, kan ihtiyacı nedeniyle hastaneye koştu. Ramazan Bayramı'nın ilk günü mont giyme nedeniyle polisler arasında kanlı sonuçlanan tartışmayla ilgili soruşturma sürüyor. (dha)



Polisten akılalmaz vahşet!

Kartal’da bir kafede bardak yerine fincanda çay gelmesine kızan sivil polis ve arkadaşları kafe sahibi Serhat Eyüpoğlu’nu döverek hastanelik etti. Beyin kanaması geçirerek yoğun bakıma kaldırılan Eyüpoğlu’nun yoğun bakımdan çıktığı bildirildi.

Eyüpoğlu’nun işlettiği kafeye, geçtiğimiz cumartesi günü kız arkadaşıyla birlikte gelen sivil polis, siparişinin yanlış geldiğini öne sürerek, hesabı ödemeden kafeden ayrılmak istedi.

Kafe sahibi Eyüpoğlu’yla tartışarak olay yerinden ayrılan polis, bir süre sonra yanına arkadaşlarını da alarak geri döndü. Polisler kafenin mutfağına soktukları Eyüpoğlu’nu öldüresiye dövdü.

Sivil polislerin olay yerinden ayrılmasından sonra babası tarafından Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Eyüpoğlu’nun beyin kanaması geçirdiği anlaşıldı. Baba Yılmaz Eyüpoğlu, saldırgan polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.

'KAFASINDA TELSİZ PARÇALANDI'

Eyüpoğlu’nun kardeşi Ebru Eyüpoğlu ise olayı şöyle anlattı: “Ne hesap ödeyeceğim, biz senden bardak çay istedik, sen bize fincan getirdin ödemiyorum demiş. Kafa atmış, o sırada ‘polisim’ demiş. Silahı çıkartıp masanın üzerine yatırıp, kafasına dayamış. Arkadaşlardan bir tanesi atlamış, uzaklaştırmış.

Sonra 6-7 kişi gelmişler, kafenin kapılarını kapamışlar, abimi mutfağa götürmüşler. Abimin kafasına telsiz vurmuşlar, telsiz parçalanmış, yerden toplamışlar. Sonra abimi yere yatırıp kafasına basmaya başlamışlar, zaten beyin zarlarının hepsi ezilmiş, kafatası çatlamış.”

Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/



9 Ekim 2008 Perşembe

Tanırız iyi çocuktur...

ISPARTA´da ağabeyi İbrahim Uçar ile müteahhitlik firmalarına taşeronluk yapan Salih Uçar, satılığa çıkardığı otomobiline talip olan Caner Altan ile buluşup satışı yapmak için gittiği Eğirdir İlçesi´nde 2 ay önce ortadan kayboldu.

Olayla ilgili olarak yakalanan Caner Altan, üniversite öğrencisi sevgilisi Filiz Yamaç ve Altan´ın eski arkadaşı olan Şemdinli sanığı uzman çavuş Tanju Çavuş, kayıp taşeronun öldürüldüğünü belirtip suçu birbirinin üzerine attı. Tasarlayarak adam öldürme suçundan tutuklanan zanlılar cesedin yerini söylemediği için Eğirdir ile Barla beldesi arasında emniyet güçleri karış karış ceset arıyor. Isparta Valisi Şemsettin Uzun, İzmir´den izci köpekleri olan bir polis timinin aramalara katılmak üzere yola çıktığını söyledi.

Aslen Vanlı olan evli ve 4 çocuk babası 44 yaşındaki Salih Uçar ile ağabeyi İbrahim Uçar, 10 yıl önce Isparta´ya taşındı. Ağabeyi ile birlikte inşaat şirketlerine taşeronluk yapan Salih Uçar, geçen Mart ayında 07 CST 45 plakalı otomobilini üzerine satılık ilanı yapıştırarak satışa çıkardı.

Kendisini futbolcu olarak tanıtan Caner Altan, Uçar´ı arayarak araca talip oldu. Otomobile 17 bin YTL isteyen Uçar ile pazarlık yapan Caner Altan, Eğirdir İlçesi´nde buluşmak için randevu verdi. Bunun üzerine ağabey İbrahim Uçar, ``Hiç böyle araba satışı duymadım. Sen niye arabayı alıp gidiyorsun. Alıcı gelir teslim alır'' diye karşı çıktı. Ancak Caner Altan´ın iyi bir insan olduğunu düşünen Salih Uçar ağabeyini dinlemedi.

``Futbolcu olduğuna göre arabayı alacak parası vardır. Gidip bakarım eğer parayı hazırlamamışsa biner arabama dönerim'' dedi. 26 Mart 2008´de satılık otomobiliyle Eğirdir´e giden Salih Uçar aradan saatler geçmesine rağmen dönmeyince ağabeyi İbrahim Uçar, saat 16.00 sıralarında cep telefonundan aradı. Uçar, kardeşine ulaşamayınca bu kez Caner Altan´ı cep telefonundan aradı. Caner Altan, endişeli ağabeye, Salih Uçar´ın arabayı satmaktan vazgeçip kendisinden ayrıldığını söyledi. Kardeşinin dönmemesi üzerine İbrahim Uçar, 27 Mart´ta Isparta Halıkent Polis Merkezi ile Eğirdir İlçe Emniyet Müdürlüğü´ne başvurarak kardeşinin hayatından endişe ettiğini bildirdi. Polis bir yandan Salih Uçar´ı ararken diğer yandan da Isparta ve Eğirdir´de izine rastlanmayan otomobilini araştırdı.

1 Nisan´da otomobilin Aydın´ın Söke İlçesi´nde olduğu belirlendi. Kayıp taşeronun aracını kullanan Caner Altan ile yanında bulunan Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi´nde öğrenci olan sevgilisi Filiz Yamaç gözaltına alındı. Ertesi gün Eğirdir´e getirilen zanlılar ifadeleri alındıktan sonra savcılık tarafından serbest bırakıldı. Ancak savcılığın talimatıyla Caner Altan ve Filiz Yamaç´ın cep telefonu kayıtları incelemeye alındı. Altan ve Yamaç´ın çok sık olarak Erol K. ile görüştüğü belirlendi. Caner Altan Eğirdir´de, Filiz Yamaç ve Erol K. ise Söke´de yeniden gözaltına alındı. Caner Altan, Salih Uçar ile 26 Mart´ta Eğirdir´de bir kafede buluştuklarını ve aracını satın alıp karşılığında bir kese içinde 150 sikke altın verdiğini söyledi. Kırşehirli olan Altan, satıştan sonra hemşehrisi olduğunu ve eskiden beri tanıdığını belirttiği Eğirdir Dağ Komando Okulu´nda uzman çavuş olarak görev yapan Tanju Çavuş´u arayıp görüştüğünü söyledi. 3 yıl önce Şemdinli´de Umut Kitabevi´nin bombalanmasından sonra inceleme yapan heyetin üzerine ateş açmakla suçlanarak yargılanan Tanju Çavuş´un, elinde eski sikkeler olan Salih Uçar´ı emniyet güçlerine yakalatacağını söyleyerek üzerinde resmi kıyafetle kafeye geldiğini iddia eden Caner Altan, ikisini orada bırakıp ayrıldığını ve Uçar´ı bir daha görmediğini söyledi.

Bunun üzerine Uzman Çavuş Tanju Çavuş, Eğirdir Cumhuriyet Savcısı´nın talimatıyla gözaltına alındı. Çelişkili ifadeler veren zanlılar, Salih Uçar´ın öldürülmüş olabileceğini belirterek suçu birbirinin üzerine attı. Tanju Çavuş´un ifadesinde cesedin Eğirdir ile Barla Beldesi arasındaki araziye gömülmüş olabileceğini söylemesi üzerine güvenlik güçleri arama başlattı. Caner Altan ve Filiz Yamaç 19 Mayıs´ta, Tanju Çavuş ise 21 Mart´ta tasarlayarak adam öldürmek suçlamasıyla tutuklanarak Isparta Kapalı Cezaevi´ne gönderildi. Erol K. ise serbest bırakıldı. Isparta Valisi Şemsettin Uzun, Salih Uçar´ın cesedinin bulunabilmesi için izci köpeklerle birlikte bir polis timinin yola çıktığını söyledi.

Salih Uçar´ın erkek kardeşleri, Eğirdir´e gelerek kardeşlerinin cesedinin bulunmasını beklemeye başladı. Ağabeyi Raşit Uçar, ``Kardeşimin nüfus cüzdanını da almışlar. Demek ki gidip noterde sahte satış işlemi yapacaklardı. Ama arabanın devrini alamamışlar. Bir araba için bir insanın canına nasıl kıyılır anlamıyorum'' dedi. Salih Uçar´ın kardeşi Cevdet Uçar ise ``Bizde cenaze çok önemlidir, bir mezarı olması çok önemlidir. 2 aydır ölüp ölüp diriliyoruz, işkence çekiyoruz. Kandeşimizin cenazesinin bulunmasını istiyoruz'' dedi.

ŞEMDİNLİ'DE NELER YAŞANMIŞTI


Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde 1 Kasım 2005 günü bir otomobilde meydana gelen patlamada, 23 kişi yaralanmış, 67 ev ve işyeri ağır hasar görmüştü. Şemdinli'de olayların başlaması ise 9 Kasım günü yaşandı. Eski PKK hükümlüsü Seferi Yılmaz'a ait Umut Kitabevi'ne el bombası atılmış, patlamada Mehmet Zahir Korkmaz isimli bir vatandaş ölmüştü. Patlamanın ardından toplanan halk bombayı attıklarını ileri sürdükleri astsubaylar Ali Kaya ile Özcan İldeniz'i yakalayıp güvenlik güçlerine teslim etmişti. Aynı gün astsubaylara ait araçta inceleme yapan heyetin üzerine ateş açılmış, bu ateş sırasında Ali Yılmaz hayatını kaybetmiş ve 5 kişi de yaralanmıştı. Ateş açtığı iddia edilen uzman çavuş Tanju Çavuş ile kitabevine bomba attığı iddia edilen eski PKK itirafçısı Veysel Ateş, 12 Kasım günü tutuklanıp cezaevine konulmuş, 18 Ocak 2006 tarihinde ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=758053





Yavru Susurluk

Susurluk Davası hükümlüsü 17 sanığın ‘Suç işlemek için örgüt kurdukları ve örgüte üye oldukları’ iddiasıyla yargılandıkları davada 1,5 ile 45,5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları istendi.

SUSURLUK Davası hükümlülerinden, eski polis memurları Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça’nın da aralarında bulunduğu 17 sanığın, ‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurdukları ve örgüte üye oldukları’’ iddiasıyla yargılandıkları davada 1,5 ile 45,5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları istendi. 14. Ağır Ceza’daki duruşmaya, tutuklu sanıklar Bandırmalıoğlu, Aykut Kutlubay, Hızır Pehlivan ve Ali Şahin Ceyhan katılırken diğer sanıklar gelmedi.

YELTİK KAÇIRILIP DARP EDİLDİ

BANDIRMALIOĞLU’NUN
‘Susurluk Davası’’nda, ‘Örgüt üyesi olmak’’tan yargılandığı ve polislikten ihraç edildiği belirtilen mütalaada, yine polislikten ihraç edilen Ekrem Yeltik’in ise ‘Yüksekova Çetesi’’ kapsamında kaçakçılıktan tutuklandığı ve cezaevinde Bandırmalıoğlu ile tanıştığı bildirildi. Mütalaada, tahliye sonrası Bandırmalıoğlu’nun 12 bin 500 YTL’lik çeki Yeltik’e gönderdiği, Yeltik’in de çeki başkasına verdiği anlatıldı. Bandırmalıoğlu’nun elebaşılığında bir araya gelen sanıkların Yeltik’i 2007’de kaçırıp Tuzla’da bir evde darp ettikleri vurgulandı. Mütalaada, sanıklardan Bandırmalıoğlu’nun, ‘Suç işlemek için örgüt kurmak ve yönetmek’, ‘Gasp’ ve ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak’ suçlarından 19 yıldan 45,5 yıla kadar hapsi istendi.

AKÇAN’A 1,5-4,5 YIL ARASI HAPİS

DİĞER
sanıklar Mahmut İbrahimiye, Ali S. Ceyhan, Aykut Kutlubay, Hızır Pehlivan, Rıza Korkmaz, Faruk Şenal, Avni Topbaş, Levent Ceylan ve Musa Uçan’ın, 2,5 yıldan 44 yıla kadar hapis istenirken, Ayhan Akça ve 7 sanığın da 1,5 ile 4,5’ar yıl arasında hapisleri öngörüldü. Mahkeme duruşmayı erteledi. Öte yandan Sakarya Akyazı TEM Otoyolu’nda, içinde bir el bombası, bixi, kalaşnikof ve uçaksavar silahlarına ait mermiler olan poşet bulundu.

Kaynak: http://www.stargazete.com/guncel/-susurluk-un-yavrusu-134617.htm



devlet nedir?

Altı askere işkence yapmak, bir askeri öldürmekten yargılanan 30 askerin davasında şikayetçi Tonuk yaşadığı dehşet verici işkenceyi ayrıntılarıyla anlattı


ADANA 6’ncı Kolordu Komutanlığı Askeri Cezaevi’nde mahkum kıyafeti giymediği gerekçesiyle 20 yaşındaki er Murat Polat’ı işkenceyle öldürüp 6 askere de işkence yaptıkları iddiasıyla ömür boyu ve 15 yıla kadar hapisleri istenen biri yarbay, 4’ü başçavuş ve çoğu terhis olmuş asker toplam 30 askerin yargılanmasına devam edildi. Şikayetçilerden 27 yaşındaki Hasan Motu, cezaevinde işkenceye maruz kaldığını, çırılçıplak soyup kendisine cinsel tacizde bulunduklarını öne sürdü.
27 Temmuz 2005’te mahkum kıyafeti giymediği gerekçesiyle askeri cezaevinde işkence sonucu Er Murat Polat’ın öldürülmesi, 6 mahkum askere de işkence yapılmasıyla ilgili Adana 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada tanıklar dinlendi. Duruşmaya davanın tek tutuklu sanığı Hüseyin Güldaşı ile tutuksuz Ramazan Güvercin katıldı. Diğer sanıkların avukatları ile işkenceyle öldürülen Er Polat’ın annesi Gülşen ve babası Kenan Polat’ın da katıldığı duruşmada işkence mağduru Hasan Motu dinlendi. Asker firarisi olarak geldiği cezaevinde üzerindeki tüm giysilerin çıkarılıp, dövüldüğünü ardından cinsel tacize uğradığını iddia eden Motu, şunları söyledi:
“Cezaevine geldiğimde üzerimdeki tüm giysileri çıkardılar. Külotum kalmıştı. Çıkarmak istemeyince Mevlüt ‘terhis olan asker Mevlüt Koçyiğit’ copla boynuma, kafama vurdu. Çırılçıplak yere çöktürdüler. Elimi yere koydurup parmağımın etrafımda dönmemi istediler. Mevlüt, bana cinsel tacizde bulundu, kaçtım. Oktay başçavuş (Oktay Ayçakmak) şınav çekerken üzerime çıktı. Şikayet edeceğimi söyleyince sırtımı duvara yaslatıp çömeltti, attığı dayaktan her yerim morardı. Tahliye olacağım zaman Mustafa yarbay (Cezaevi eski müdürü Yarbay Mustafa Soğukpınar) ‘Burada yaşadıklarını kimseye anlatmayacaksın. Bunun 5 yıldan 15 yıla kadar cezası var. Anlatırsan karşıma çıkarsın’ dedi. Dile kızgın tel batırma olayını duydum.”
2002- 2004 yılları arasında askeri cezaevinde tutuklu ve hükümlü olarak kalan 32 yaşındaki Hasan Özcan ise cezaevine yeni gelip kabadayı tavırları gösterenler ile mahkum kıyafeti giymeyenlerin dövüldüğünü söyledi.
Şikayetçi yakınlarından Gülşen ve Kenan Polat çifti tutuksuz sanıkların tutuklanıp en ağır cezaya çarptırılmalarını istedi.
Duruşma eksik belgelerin tamamlanması ve dinlenmeyen tanıkların dinlenmesi için ertelendi.
Er Polat’ı işkenceyle öldürdüğü iddia edilen tutuklu Hüseyin Güldaşı, daha önceki savunmalarında çok pişman olduğunu belirterek, “Murat’a giymesi için elbiseler verdim. ‘Ben bu elbiseleri giymem. Bana kimse giydiremez’ dedi. Biz de giymesi gerektiğini söyledik. Bu sırada Ramazan, Murat ile birlikte getirilen Ahmet Sambur’a iki tokat vurdu. Bunun üzerine Murat bize saldırmaya başladı. Cama fırladı, sandalye ve yumrukla camı kırmaya çalıştı. Bu sırada odada bulunan diğer gardiyanlarla ben Murat’a copla vurduk. Tekme ya da sopayla vurmadım. Murat’ı camdan çektiğimde kendisini dolaba vurdum. Diğer sanıklar neden beni suçluyor bilmiyorum” demişti.
Adana 1’inci Sınıf Cezaevi eski Müdürü tutuksuz sanık Yarbay Mustafa Soğukpınar ise, cezaevini yönergeler doğrultusunda yönettiğini belirtirken, “Benim verdiğim emir cezaevinde isyan çıktığında veya cezaevi idaresine karşı gelindiğinde zor kullanılarak etkisiz hale getirilmesidir. Çırılçıplak soyup çök kalk talimatı vermedim” diyerek kendini savunmuştu. Diğer sanıklar ise suçlamayı kabul etmemişti. (dha)

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=Detay&ArticleID=900585&Date=28.09.2008&CategoryID=77







Aktütün'e yok golf sahalarına var!

Genelkurmay, Aktütün karakolunun maddi yetersizlikler yüzünden taşınamadığı açıklanırken, her biri en az 500 bin YTL'ye mal olan 9 adet golf sahasına milyonlarca dolar harcanması dikkat çekti.

17 Mehmetçiğin Şemdinli'ye bağlı Aktütün karakolunda şehit düştüğü dakikalarda, hava kuvvetleri komutanı Aydoğan Babaoğlu böyle görüntülenmişti. Antalya'da golf oynayan Babaoğlu'nun yanında Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay da vardı.

9 üsse golf sahası

Golf tartışmaları yeni bir boyut kazandı. Genelkurmay ikinci başkanı aktütün karakolunun maddi imkansızlıklar nedeniyle taşınamadığını açıklamıştı. Ancak karakolu taşımaya ödenek bulunamazken, hava kuvvetlerine bağlı 9 Jet üssüne ve Hava Harp Okuluna golf sahası yaptırıldığı ortaya çıktı.

Golf sahaları para yutuyor.

Avrupa'da sosyete sporu olarak tanımlanan golf, dünyanın en pahalı sporu. Uzmanlara göre bir golf sahasının maliyeti arazi hariç ortalama 6 ile 10 milyon dolar arasında değişiyor. Sahanın bakımı da yüzbinlerce dolar..

9 golf sahasına harcanan para onlarca milyon dolar.
Aktütün Karakolunun taşınması ve saldırılara karşı güvenli bir bina yapılabilmesi için gerekli para ise TOKİ'nin hesaplarıyla sadece
1 milyon dolar.


Kaynak: http://www.haber7.com/haber/20081010/Aktutune-yok-golf-sahalarina-var.php





19 Ağustos 2008 Salı

Her Türk Asker Doğar mı? - 3

Damadı Doğu'da askerlik yapmasın diye Paşa'yı aramış...
İddianamede örgütün sanatçıları da, hayatları ve etnik kimlikleri konusunda fişlediği belirtiliyor. Emel Müftüoğlu ise Küçük'ten yardım istemiş..

İddianamede bazı sanatçıların özel hayatları, etnik kimlikleri ve ideolojik düşünceleri ile ilgili fişleme yapıldığı ileri sürüldü. İddianamenin 'İş takibine ilişkin görüşmeler' başlığı altında 882'nci ve 883'üncü sayfalarında şarkıcı Emel Müftüoğlu'nun kızının askere gidecek sözlüsü Serdar Taç için Veli Küçük'ten yardım istemesi de yer aldı. İkili arasında 4 Aralık 2007 tarihinde üç ayrı konuşma gerçekleşti. Konuşmanın dökümleri şöyle:

DAMAT DOĞU'DA ASKERLİK YAPMASIN
Veli Küçük: "Emelciğim sen hiç o kadar şey yapmana gerek yok. Çocuğun ismini ver bana. Ne istiyor, telefonu ver ben bir arayayım."
Emel Müftüoğlu: "Ben ne istiyorum biliyor musunuz paşam buralara bir yere aldırabilir miyiz? Mersin nüfuslu. Kısa devre mi olacak diye bir sınava girdi. İmtihana girdi pazartesi günü, sonucu belli olacak ve dağıtılacaklar"
Veli Küçük: "Onu bana daha önce bir şey yapsalardı ya. Neyse kısa devre olur inşallah Emelcim, sonra sınıfı belli olacak şeyi belli olacak."
Emel Müftüoğlu: "Evet adı Serdar Taç. Paşam, kızımın sözlüsü. Mersinli. Çocuk askerliğe müracaat etti. Şimdi sınava girdi."

KÜÇÜK ARAMIŞ
Bu görüşmenin ardından Veli Küçük'ün 12 Aralık 2007 tarihinde sonuçları öğrenmek için aradığı Müftüoğlu'nun kızının sözlüsü Taç'ın "Burdur'a çıktım paşam. Oraya gidiyorum. Bugün teslim olacağım. Kısa dönem" dediği yer alıyor. Küçük'ün ise Taç'a, "Sen Burdur'a gittiğinde taburunu, bölüğünü bir de komutanların ismini falan bana mutlaka bildir ya da Emel şeye bildir de o bana bildirir" şeklinde yanıt verdiği de iddianamede yer aldı.

EVET! SERDAR'A TORPİL İSTEDİM
Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Emel Müftüoğlu, "Evet kendisini aradım ve Serdar'ın İstanbul'da askerlik yapmasını ayarlamasını istedim. Bir kez telefonda konuştuk. Ondan sonra kendisini bir daha bulamadım. Telefonları hep kapalıydı" dedi. Seda Sayan ise, "Ben bir sanatçıyım herkesle konuşabilirim. Samimiyetliğim olabilir. Kiminle görüştüğümün, kiminle görüşmediğimin hesabını veremem. Telefonlarım dinlendiyse de daha güzel. Herkes ne konuştuğumuzu biliyordur" dedi. Ajda Pekkan ise şunları söyledi: "Veli Küçük'ü isim olarak tanıyorum. Hiç tanışmadım. Tanışsam muhakkak hatırlardım. Şu anda adını gazetelerde okuyorum."

Kaynak: http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Damadi_Doguda_askerlik_yapmasin_diye_Pasayi_arayan__sanatci_kim_191160_1&tarih=28.07.2008&Newsid=191160&Categoryid=1


7 Haziran 2008 Cumartesi

Devlet Kucaklayıcıdır!

Her Türk Asker Doğar mı? - 2

Hem Atatürkçü hem asker kaçağı

Başkanlığını eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Yüksek Disiplin Başkan Yardımcısı Öcal'ın 10 yıldır asker kaçağı olarak arandığı ortaya çıktı.

BAŞKANLIĞINI adı darbe iddialarına karışan eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur’un yaptığı Atatürkçü Düşünce Derneği’nde (ADD) asker kaçağı şoku yaşanıyor. ADD Yüksek Disiplin Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Öcal’ın 10 yıldır arandığı ortaya çıktı. Cumhuriyet mitingleri organizasyonunda da görev alan ADD Yüksek Disiplin Kurulu Başkan Yardımcısı Öcal, Nevşehir Kozaklı Askerlik Şubesi tarafından aranıyor.
HALEN Kayseri Şeker Fabrikası’nda şef olarak çalışan Bülent Öcal’ın, Kozaklı Askerlik Şubesi’ne adres olarak Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesi Kaymakam Kemal Bey Mahallesi’ndeki bir adresi verdiği, ancak bu adreste bulunamadığı tespit edildi. Askerlik şubesi yetkilileri, 1976 doğumlu Öcal’ın arandığını belirterek, ‘Üniversite okuyor olması da değiştirmez. 29 yaşına geldiğinde üniversite okuyor olsa dahi askere alınır. Bizdeki adresinde bulunamıyor’ dedi. ERUYGUR’UN daha önce yazar olarak görev yaptığı Yeni Çizgi Dergisi’nin imtiyaz sahibi olan Murat Doğan da asker kaçağı çıkmıştı. Star’ın sorularını cevaplayan Öcal, 1996’da da Açık Öğretim Fakültesi’ne kayıt yaptırdığını a bitiremediği için 2. sınıftan atıldığını söyledi Öcal, 2005’te yükseköğrenim affı ile AÖF’ye tekrar kayıt yaptırdığını vurgulayan Öcal ‘Askerlik şubesine giderek, durumumu soracağım. Mani durum var ise askere gideceğim’ dedi.

Kaynak: http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=244264

1 Haziran 2008 Pazar

Susurlukçu 7 adamıyla işkenceden tutuklandı

Susurluk Skandalı hükümlüsü eski Özel Harekátçı Ziya Bandırmalıoğlu, 10 bin YTL borcunu ödemeyen, uyuşturucu kaçakçılığından sabıkalı eski Özel Harekátçı arkadaşı Ekrem Yeltik’e Tuzla’da bir çiftlik evinde işkence yaptığı iddiasıyla 7 kişiyle birlikte tutuklandı.

İddiaya göre, Ekrem Yeltik, çok borçlandığını söyleyerek Ziya Bandırmalıoğlu’ndan yardım istedi. Bandırmalıoğlu, 10 bin YTL’lik çek verdi. Alacağını zamanında tahsil edemeyen Bandırmalıoğlu, Yeltik’i uyardı. Ancak Yeltik parası olmadığını söyledi. Bandırmalıoğlu, son kez görüşmek için Yeltik'i Bursa'dan İstanbul'a çağırdı. Yeltik, Taksim'de buluşma yerinde Bandırmalıoğlu ve adamları tarafından kaçırılıp Tuzla’da bir çiftlik evine götürüldü. Burada Yeltik’e 3 gün işkence yapıldı. İşkenceye dayanamayan Yeltik, Cağaloğlu’ndaki bir kitapçı arkadaşından yardım istedi. Yeltik'in arkadaşı çeteye 10 bin YTL’lik kitap verdi. Olayı haber alan Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri/_newsimages/3015768.jpgTuzla’daki çiftlik evine operasyon düzenledi. Özel Harekát Timleri’nin de katıldığı operasyonda Yeltik baygın halde kurtarılarak hastaneye kaldırıldı. Çiftlikteki villada bulunan Mahmut İbrahimiyev ile birlikte 8 kişi gözaltına alınırken, Bandırmalıoğlu ve 3 adamı Sarıyer’de yakalandı. Operasyonda 5 tabanca ve 2 av tüfeği ele geçti. Bandırmalıoğlu ile 12 kişi Tuzla Adliyesi'ne sevk edildi. Mahkeme Bandırmalıoğlu ile 7 zanlı hakkında tutuklama kararı verirken, 4 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

"Çetele" adı verilen operasyonda gözaltına alınan Azerbaycan vatandaşı Mahmut İbrahimiyev’in Tuzla’daki çiftlik evinin sahibi olduğu ve evi Bandırmalıoğlu ile birlikte kumarhane olarak işlettiği öne sürüldü.

Borç dayağı

10 bin YTL borcu için kaçırılan Yeltik’in Tuzla’daki çiftlik evinde ellerinin ve bacaklarının kabloyla bağlanarak bilardo sopasıyla dövüldüğü belirlendi.

Kaynak: Hürriyet Gazetesi 12 Mart 2007